Nedense gelir arttıkça mutlu olacağımızı düşünürüz. Sanki para ile alınabilecek her şey mutluluğu elde etmenin tek yoludur. Peki kapitalizmin etrafınızdaki yansımasına hiç baktınız mı? Çok mutlu insanlar mı görüyorsunuz etrafta? Yoğun çalışma koşulları, kontrolsüz üretim ve hızlı tüketim, doğaya verilen korkunç zarar, insana yapılan psikolojik baskı, hep daha fazlasını elde etme arzusu ve elde edilemediğinde duyulan devasa öfke… Tanıdık geldi mi? İşte bu, özetle ekonomik politikaların temele mutluluğu değil de parayı oturtmasından ileri gelir. Kimin umurunda ki deniz sularında plastik birikmiş, ya da insanların kimisi süt banyolarında yıkanırken kimisi açlıkla savaşmış, çalışanlar evlerine vaktinde gidip de akşam yemeği yemenin lüks olduğu bir düzene boyun eğmek zorunda kalmış, hava kirlenmiş, hayvanlar ölmüş, insanlar anlamsız ve robotik hayatlar yaşamış… Şimdi ise devir değişiyor, devran dönüyor ve insanlar yaptıkları bu korkunç hatanın farkına varıyor, hükümetler artık yeni yasalar çıkarıyor, sistemlerini değiştiriyor, bütçelerini bu yanlıştan dönmeye ayırıyor. Evet ‘MUTLULUK EKONOMİSİ’ geliyor, ekonomiler planlı bir şekilde küçülüyor. Bizi daha yaşanası bir dünya bekliyor.